Bugün yine güneşli bir gün Cezayir'de. Zaman zaman kara bulutlar giriyor araya, birkaç damla atıştırıyor ama sonrasında güneş yeniden bizi selamlıyor sıcacık.
Stupid little things blogunun sahibesi sevgili arkadaşım ile birkaç seferdir hep anılara yolculuk edip duruyorduk. Aslında bu yeni postanın ismini de o buldu. Türkiye'de iken çektiğim anı fotoğraflarıyla da dolmuş oldu içi başlığın. Hoşuma da gitti yazmak. Her gidişimde odamda bir şeyleri karıştırıp dururum devamlı. Eski okul notlarım, defterlerim, öğretmenlik yıllarımdan kalma öğrencilerimin ödevlerine kadar okurum. Eski günleri yad eder mutlu olurum. Umarım okurken siz de keyif alırsınız.
Birkaç hatıra defterimi hala saklıyorum. İçindeki komik manilere gülüyor, duygusal notlarla hüzünleniyorum. Yukarıdaki fotoğraftaki anneannemin yazdığı not beni hep ağlatır ama iyi ki yazmış. Bana 'benim sarı papatyam' deyişi dün gibi kulaklarımda çınlayıp duruyor. Yazdığı zamanı bile hatırlıyorum. El yazısının da bende olmasını seviyorum. Fotoğrafı büyüterek yazdıklarını okuyabilirsiniz:)
Bu da arkadaşım Fulya'nın benim için yazdığı bir hatıra. Mani pek güzel:)
Bunu da Leziz teyzem yazmış 1993 senesinde. Devamlı bir hatıra defteri yazma faaliyeti içinde olduğumu da belirtmiş güzel olmuş. Gerçekten de hala severim sevdiklerime notlar yazdırmayı. Düğünde bir defter almıştım gelen konuklardan notlar yazdırmak için ama telaştan unutmuştuk. Hala üzülürüm. Eğer 10. yıl dönümümüzde falan bir kutlama yapabilirsek o zaman yazdırmak var aklımda. Hala bu huyumdan vazgeçmiş değilim.
Bu da lisedeki bir karnem. İlk okul karnelerim de duruyor ama bu sefer nereye koyduğumu bulamadım. Genelde teşekkür taktir alan bir öğrenciydim ama ilk kez o sene zayıf getirmiştim. Hem de hakkıyla 3 adet :) Fen bilimlerine kafamın basmadığı çok da belli imiş zaten o zamanlardan. Fizik kimyadan hala nefret ederim. Fizikte vektörleri bile yapamazdım :) Tüm sözelcilere vektörler kolay gelmiştir oysa ki. Bu karneye ilk hayal kırıklığı diyebilirim. O zamanlar devamlı Nirvana ve Kurt Cobain düşündüğümden olsa gerek. Ahhh ergenlik sen nelere kadirsin:)
Burada üniversitenin ilk yıllarındaki halimi görüyorsunuz. Arkadaşım Pınar ile lisedeyken tanıştık. Annesiyle annem de okul arkadaşı. Hala görüşüyoruz. O zaman bir ödev projesi için Ankara'ya gelmişti. İyiki de gelmiş. Odam her zamanki gibi çığrından çıkmış. Hep kendime has bir tarzım olduğunu söyler. Sanırım doğru söylüyor. Bu huyumdan da asla vazgeçmedim. Şimdi çalıştığım ofisim bile böyle:) Ayrıca yatak örtümü de çok severek almıştım hala durur. O sıra burnumu da deldirmiştim fotoğrafta belli olmuyor sanırım. Çılgın günlerdi desem yeridir! Şimdi delicesine yemek yapan bir kadın haline geldiğime bazen ben bile inanamıyorum.
Bu fotoğraf da çok güldürüyor beni. Babaannem ve halamla Antalya'da gittiğimiz otellerin birinde yarışma düzenlemişlerdi. Zorla beni de dahil etmişlerdi. O zamanlar zayıf ve güzeldim:) Üçüncü olmuştum:) İkinci olan kız sempati güzeli seçilmişti. Ben sanırım heyecandan hiç gülümseyememiştim. Oysa en iyi yaptığım şeydir gülümsemek:) Kafama çiçekli bir taç yapıştırdım tanımanız için beni.
Bu kitapçı dükkanını çok seviyorum. Hep bir kitapçı dükkanım olsun diye hayal ederken ilkokul arkadaşım Harun bunu bana hediye getirmişti bir doğum gününde. Biraz tadilata ihtiyacı var. O zamanlar böyle şeyler yoktu. Hayretler içerisinde kalmıştım görünce ve sevinçten deliye dönmüştüm. Benim için yeri ayrıdır bu hediyenin. Epey bir emek vermişti yapan hanım. Tam çekememişim ama tuğladan çatısı bile var.
Bu defterimi de çok severek ve para biriktirerek almıştım. İçinde çeşitli tabloları var ünlü ressamların. Fridayı çok sevdiğim için onu seçtim. Tabloların olduğu kısımların baskıları da farklı. Oradan kesip çerçeve yapmak bile düşünülebilir. Zira hiç bir zaman kıyamadım o deftere yazmaya.
Ve bebeklerim. Onlar da hala duruyorlar evcilik takımlarım, oyuncak trenim ve legolarım ile birlikte. İlerde evimde hepsini sergileyebileceğim bir duvar rafı yapmak istiyorum. Tabi biraz ayırmam gerekecek. Bu bebekleri giydirmeyi ne çok severdim. Sarı saçlı olan modern versiyondu. Kahve saçlının saçları öyle koyun gibiydi ki hiç şekle girmezdi. Doğum günümde almıştı annem bu bebekleri. Bacakları kıvrılıp oturabiliyor diye müthiş sevinmiştim. Sarışın olanın saçlarını hala severim.
Çok net olmamakla birlikte en iyi fotoğrafı da bu çalışma masamın. Anne babam üniversite bitirme hediyesi olarak almışlardı bu çalışma masasını bana Tepe Home'dan. Sandalyesini de babaannem almıştı. Sandalye epey orjinal kollarında deyi kayışları var. Masamı da hala çok severim. Oturup bir şeyler yazmaya hiç vakit bulamıyorum gittiğimde telaştan. Ama evimde yerini aldığında mektuplarımı buradan yazmayı planlıyorum. Belki rengini de değiştiririm veyahut orjinal haliyle de kalabilir. Benim için en değerli hediyelerden biridir.
Bana ait olan her şeyi özlüyorum. Bebeklerim, masam, yatağım, kitaplarım, biblolarım, tablolarım. Sessizce beni bekliyorlar orada. Özlediğim zamanlarda fotoğraflara bakıp anılarımı düşünüyorum. Tabi taşınırken her şeyi nasıl paketleyeceğimi, nasıl fazlaları ayıklayacağımı bile düşünüyorum. Üniversite notlarım bile duruyor. Onları bilgisayara geçirmek gibi bir hayalle bir kutuya kaldırmıştım, hiç bir zaman yapamadım. Güzel bir organizasyonla hepsi yerini bulacaktır, tüm kıymet verdiklerim. Eski plaklar, eski mektuplar, kitaplar, fotoğraflar, kıyafetler, tablolar, gitarlar, koleksiyonlarım, oyuncaklar hepsi benden bir parça. Umarım benden sonra da bunların hepsine benim kadar değer veren biri çıkar!
Bir sonraki yazımda peçete koleksiyonumu göstereceğim size:)
O zamana dek mutlu kalın!